Depresyon İle Başa Çıkma

Depresyon ile başa çıkma derken kötü geçen bir gün sonu, eşinizle bir kavga sonrası, kötü bir olay veya kötü bir sınav sonrası yaşadığınız bir kaza sonrasından bahsetmiyoruz. Uzun bir zaman dilimi olarak devam eden olumsuz kötü duygu durumundan bahsediyoruz. Bu durumda insanın fizyolojik işleyişinde aritmikler yaşanır. Bozuk duygu durumunda damarlar daralır, kan akışı yeterli düzeyde olmayınca organlara taşınması gereken oksijen taşınamaz. Tabii olarak yeterli beslenmeyen organlar zayıf düşerek, zararlı hücrelerin özellikle kanser hücrelerinin boy hedefi olurlar. Bu yüzden hep denilir ya hasta olduğumuz zaman “Moralini yüksek tut” diye. Boşuna söylenmiş bir cümle değil. Kanserli hastaları için de en önemli en etkili ilaçtır “Yüksek Moral”. Bu hastalıkla mücadele edip de yenmiş olanların hikayelerini çok dinlemişsinizdir. Değişmez formül “İnanmak + Yüksek moral = Başarı ve Mutlu son”. Başarılı olanlar bu formül uygulayanlardan çıkar hep. Şu güzel sözü çok duymuşsunuzdur “Zafer zafer benim diyenlerindir”. Şunu hiç duyanınız var mı merak ediyorum? Ben kurtulacağıma hiç inanmıyordum. İnanmadığım halde sadece gerekli tedaviler uygulandı ve ben kanseri yendim. Ben şu ana kadar duymadım. Yüksek moral veya stressiz bir hayat ile ne zorlukların üstesinden gelinebileceğine dair kendi hayatımızda verebileceğiniz nice örneklerimiz vardır. Bunun örnekleri de hayatımızda çoktur.

Depresyonda bulunan insanın aritmik çalışan fizyolojisi damarlarında akan kanın pıhtılaşma ihtimalini artırdığını, depresif durumdaki birinin kalp krizi riskinin 4 kat daha fazla olduğu yapılan araştırmalar sonucu karşımıza çıkıyor.

Migren ağrıları, tansiyon, halsizlik, sürekli uyumak gibi çok rahatsızlık depresif dönemde yaşanır. Hastalıkların %80’inde psikolojik altyapısı olduğu kabul edilmektedir. ABD’de yapılan araştırmalarda dünya genelinde en çok kullanılan ikinci ilacın antidepresanlar olması toplumun nereye doğru gittiği adına önemli bir veridir.

O halde bundan nasıl kurtulabiliriz? Konu ile ilgili olarak aklımıza hemen ilk müracaat yeri olarak psikiyatri servisleri ve sonrasında antidepresanlar ile yeni zombi hayatlar başlar. Tatsız, tuzsuz, umursuz ve ben merkezli bir hayat başlar. İlaçları kullanan bir türlü, kullanmayan bir başka türlü. Oysa yüzyıllar öncesi insanlar antidepresanı bilmiyor ve kullanmıyordu. Hemen aklımıza şu mu geliyor? Depresyondakiler o zamanlarda ne kadar acı çekiyordur. Ben de size çok eskiye gitmenize gerek yok diyorum. Şöyle bir misal vereyim: Köyünüze hayalen gidin, köyünüzde yaşayan insanları bir düşünün kaçında depresif durum görüyorsunuz? Cevabınızı sanki işitiyor gibiyim. “Hiç Yok!”. Bunu nasıl anlamamız gerekiyor? Çağımızın baş döndüren şehir hayatının getirip sunmuş olduğu hastalıktır depresyon. 

  1. Bundan kurtulmanın yollarından biri; tabiatla, toprakla, bitkiyle, ağaçla, hayvanla suyla birlikte olmaktan geçiyor.
  • Kalabalık şehir hayatında yalnızız. Bu yalnızlıktan kurtulmanın yolları; dostlar edinmek, sosyal hayatın içinde olmaktır. Bu sosyal hayal işimizin dışında bir sosyal hayat olmalı. Dernek, kulüp, vakıf çalışmaları. Yaşlılar, kimsesizler yurdu ziyaretleri, çocuk esirgeme yurdu ziyaret ve etkinlik çalışmaları gibi.
  • Şimdiki zamanın keyfini çıkarmak gayemiz olmalı. Geçmiş acılar geçmişte kalmış, gelecek zaten gelmemiş. O halde anı lehimize değerlendirmenin yollarına bakmak temel gaye olmalı. Geçmişte yaşadığımız acı olayları heybemize atıp, yıllarca sırtımızda taşıyıp hazır günün lezzetini acılaştırmanın bir alemi yok. Tıpkı bunun gibi gelecekte yaşayacağım ihtimal acı günlerin sıkıntılarını da başıma yükleyip hazır günün lezzetini kaçırmaya gerek yok. 

Bu meseleye güzel bir örnek olarak anlatılan meşhur Erzurumlu gelin hikayesi  yerinde olur. Nedir bu Erzurumlu gelinin hikayesi? Henüz evlilik yaşında olan genç bir kız büyükleri tarafından su doldurması için kuyuya gönderilir. Kuyunun başına giden genç kızımız kuyunun başına varır varmaz bir de ne olsun? Birdenbire feryadı figan dizlerini döverek ağlamaya başlar. Etrafta onu görenler niye ağladığını bir türlü anlam veremezler. Gelinlik çağdaki kızımız sürekli ağlamaya ve dizlerini dövmeye devam eder. Ağlamasının sebebini sormak isteyen etraftakiler “Niye ağlarsın ki kızım” derler. Genç kızımız dizlerine vurarak Ben ağlamayım da kimler ağlasın” der. Nedir senin ağlatan sebep?  “O halde anlat bakalım bize derdini acaba yardımımız olabilir mi?” derler. O da “Nasıl yardımcı olabilirsiniz ki?” der.” Hele bir anlat bakalım kızım” derler, o da anlatmaya başlar.” Ben bir gün everilsem, düğünüm olsa, evlensem, evlendikten sonra çocuklarım olsa ve ben bu çocuklarımı su almaları için kuyuya göndersem, kuyunun başına geldiklerinde su almak için kuyunun içine düşseler, ve boğulsalar benim halim ne olur” der. Ve dizlerini dövmeye devam eder. “Ben bu halime ağlarım” der. Bu hikâye çok şeyler anlatıyor bize. O halde Erzurumlu gelin olacak kızımızın durumuna düşmemek için geleceğin acılarınI şimdiden sırtımıza yüklememek en güzel değil midir?Güzel olan, anı yaşayıp , tadını çıkarmaktır.  

4. Depresyondan kurtulmanın bir başka yolu gevşeme tekniklerini kullanmak. Çok eskiden kullanılan bir yöntem olan meditasyon veya yoga yapmaktır.Bir diğer yol ise otojenik gevşeme tekniklerini kullanmaktır. Bu teknikleri kullanmakla birlikte fizyolojik olarak ve zihinsel olarak  rahatlama, gevşeme olacaktır. Neticesinde psikolojik  duygu durumumuzda yükselme bedende de rahatlamalar, gevşemeler olacaktır.

5. Depresyondan kurtulmanın ve başa çıkmanın diğer bir yöntemi ise profesyonel destek almaktır. Bu destek, durumuna göre, bu alanda psikiyatristlerden, psikologlardan, danışmanlardan ve koçlardan yani konu ile ilgili donanımı olan uzmanlardan destek almak şeklinde olmalıdır.

Şuna hepimizin dikkat etmesi gerekiyor. Para kazanmak için sağlığımızı, psikolojimizi kaybedip, daha sonra sağlığımızı kazanmak için de paralar servetler harcamayalım. Çok insan para kazanmak için sağlığını kaybeder. Sağlığını tekrar kazanmak için daha sonra, kazandığı o paraları harcar.

Hepinize sağlıklı, huzurlu, mutlu ve ÜMİT’li günler dilerim.